7 Ekim 2012 Pazar

ADIDAS ALL ORIGINALS PARTY @HASKÖY YÜN İPLİK FABRİKASI // 06.10.2012

Red Hot Chili Peppers konseriyle yaklaşık bir ay ara verdiğim yaz sezonu eventlerini Adidas All Originals Party ile sonlandırmış bulunuyorum. Zira Mark Ronson ve Sam Sparro ülke sınırlarına teşrif ediyordu, buna kayıtsız kalamazdım. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Adidas All Originals Party için oldukça eksantrik bir mekan olan Hasköy Yün İplik Fabrikası seçilmişti. İyi de edilmişti zira adımınızı atar atmaz gözlemlediğiniz fabrika konsepti özellikle All Originals Party’nin ''represent street'' teması için uygun bir ambiyans oluşturuyordu. Mavi neon aydınlatmalar, trafik ışıklarına serpiştirilen şirin ve cool Adidas logosu, duvarlarda party temalı çizimler. Hepsi oldukça iştah kabartıcı. Ve nihayet koridorun sonuna vardığınızda daha party bitmeden bir nevi yağmalanacak olan rengarenk "ayakkabı bağcıklarına" kavuşuyordunuz bkz. :)

Mevzubahis bağcıklar :)
Öncelikle belirtmeliyim ki konser alanına girdiğimde Solardip performansının sonuna gelmiş, tası toprağı topluyordu. Üşengeçliğim sağolsun kalan sahalar bizimdir deyip biraz gezmeye başlıyorum. Bu esnada ana sahnenin hemen yanına konumlanmış dj workshop’una kulak kabartıyorum. O esnada setini çalan dj’e dair hiçbir fikrim yok ama Simian Mobile Disco’nun ''Audacity of Huge'' şarkısının biraz mutasyona uğramış hali keyfimi oldukça yerine getiriyor. Multitap’in sahne almadan önceki arayı ise party boyunca herkesin pek bir sevip ilgi gösterdiği fotoğraf çekim alanında değerlendiriyorum.  Söz konusu fotoğrafların tab edilip bir dakika bile sürmeden elinize geçmesi pek şükela bir hareket olmuş.  Fotoğrafta oldukça şaşırmışım, kesin hatırlamadığım bir şeyler olmalı :)

Geri döndüğümde Multitap sahnedeki yerini çoktan almıştı bile. Açıkçası Multitap’e pek aşina değilim. O nedenle özellikle konserin sonlarına doğru cover parçalara yüklenmeleri benim açımdan oldukça hoş oldu. "Oasis-Wonderwall'' ve yanılmıyorsam "Friendly Fires-Pariskalabalığı hareketlendirmek için güzel seçimlerdi.

Açıklanan party programında Sam Sparro’nun 20:15’te sahne alacağı yazıyordu. Konserler arasında beni en çok heyecanlandıran da Sam Sparro’nun performansıydı. Fakat sahnede birden Mark Ronson’ı görünce dumura uğradım sanırım, ruhsal anlamda kendimi Sam Sparro’ya hazırlamıştım. İlk esnada Mark Ronson’ın seti beni biraz hayal kırıklığına uğratsa da baya eğlendiğimi itiraf etmeliyim. Zira ''Run the World'', ''Crazy in Love'' gibi mainstream kokan altyapılarla bezenmiş trackler çalınırken çılgınca dans etmemin başka sebebi olamaz.  Bu arada dans eden insanlar olarak Mark Ronson’ın dubstep’e kayan tınılarında yüzerken bana yanlışlıkla çarpan, yüzlerce kez özür dileyen ve oldukça alakasız bir şekilde kendimi Fransızca muhabbet ederken bulduğum sevgili Hollandalı genç çok takdir ettim seni :)

Mark Ronson ne kadar dans ettirirse ettirsin ne kadar enerji sömürürse sömürsün bir yerlerde Sam Sparro için enerjim kalmış olmalı, evet. Zira Sam Sparro ve ekibi gerçekten inanılmazlardı. Kesinlikle die hard fan bir tavrım yok kendilerine karşı fakat özellikle ''I wish I Never Met You'' da duygulanmayacak, içi titremeyecek, kendinden geçemeyecek insan olgusunu anlayamıyorum. Sam’ciğimin ''Bazı insanlar vardır hayatta ‘’Keşke Seni Hiç Tanımasaydım’’ demek isteyeceğiniz. Fakat siz benim için onlardan değilsiniz, iyi ki buradayım, sizi iyi ki tanımışım.'' minvalindeki seyirciyi tavlayan cümleleri çok ama çok tatlıydı. Sam Sparro’nun büyülü dünyası Hasköy Yün İplik Fabrikası’nda daha da güçlü bir volume'le yankılanmaya devam ederken dans ede ede bir geceyi, bin bir farklı hissi, eğlenceli anları İstanbul trafiğine doğru yol alırken ''Fortunately I Met You'' diye mırıldanıp geride bırakıyordum.

Kısa kısa...
·         Bütün hipsterlar burada toplanmış oh yeah geyiklerine girmek gibi saçma bir amacım yok zira gelen kitle oldukça eğleniyor gibiydi. Her şeyden önemlisi herkes pozitifti, gülümsüyordu, dans ediyordu (daha çok ilerleyen saatlerde pek tabii) Daha ne olsun.
·         Bir ara wi-fi olayına girildi, pek de kullanışlı oldu. Zira fotoğraf upload ediyorum diye göbeğim çatladı bir ara.
·         Tuvaletler fazlasıyla temizdi, gördüğüm kadarıyla sıklıkla dezenfekte ediliyordu ve kuyruk olayı eşek ölüsü uzunluğunda değildi. Hijyen mühim konu, takdir edilesi o yüzden.
·         Yemek olayından şikayet edeni pek göremedim. Alan darlığından kaynaklanan bir yemek çeşitliliği sorunu vardı ama nihayetinde karnımız doydu mu doydu.
·         Ruhumuz da müziğe doyduğuna göre anı mahiyetinde olsun diye ben de o Adidas bağcıklarından bir adet (utanmadan bir de sarı neon renginde) aldığımı itiraf ediyorum :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder